5 people found this review helpful
Recommended
0.0 hrs last two weeks / 299.0 hrs on record
Posted: 11 Aug, 2024 @ 7:21pm

Şimdiye kadar oynadığım en iyi oyun ve ayrıca favori oyunum. Kendisine oyun bile demek istemiyorum çünkü bana göre bir sanat eseri olmaya daha layık. Bu kelimeyi altı boş bir şekilde de söylemiyorum, yazımın devamında açıklayacağım.

Oyunun oynanışı bir kovboy oyunundan bekleyebileceğiniz her şeyi karşılıyor. Aşırı detaylı animasyonları ve modelleriyle atlarınız var, bunların çeşitli farklı ırkları ve kostümizasyon seçenekleri var. Bağ kurma sistemi ve her atın kendine has kişilik ve fiziksel özellikleri var. Silah kullanımı ve combat sistemi sinir bozmayacak son raddeye kadar detaylı. Epey kapsamlı silah seçenekleriniz var ve bu silahları kullanırken ''vuruş hissiyatı'' denilen şeyi sonuna kadar hissediyorsunuz. Altıpatlarda ateş ettikten sonra şarjördeki diğer merminin yerine girmesi için silahı dolduruyorsunuz, bazen fazla kullanımdan bazen ise hava şartlarından silahınızın durumu kötüleşiyor ve bunu silahı yağlayarak düzeltiyorsunuz, silahçıda tabancalarınız ve tüfeklerinizi istediğiniz gibi kişiselleştirebiliyorsunuz vesaire vesaire. Oyunun her bir mekaniğinin tam yerinde olduğunu oynarken de anlayacaksınız zaten.

Hikaye açısından bakarsak ise: ortalama üstü bir hikayeyi muazzam bir sunumla anlatıyor. Oyunun size ilk kontrolü verdiği noktada oyuna alışmak, çevrenizi araştırmak veya eğlenmek gibi amaçlarla karakterinizi yönetiyorsunuz ancak yaptığınız her bir görevde, gelişmede ve etkileşimde kendinizi daha da Arthur Morgan gibi hissediyorsunuz. Başlarda bu; karakterin başına gelecekleri umursamak, motivasyonlarını ve hayat görüşünü anlamak şeklinde kendini gösterirken sonlara doğru Arthur'un ve çetesinin başından geçen olayları sanki doğrudan kendi başınızdan geçiyormuşçasına hayranlıkla ve yer yer şaşkınlıkla izlemeye başlamanızla devam ediyor. Çete ve Arthur sizin için o kadar aile konumuna geliyor ki bir noktada Arthur ile empati yapmayı bırakıyor, ister istemez aynı duyguları hissetmeye başlıyorsunuz. Yaşanan her ihanet, her ölüm, her başarısızlık Arthur'u ne kadar etkiliyorsa ekran başındaki oyuncusunu da o kadar etkiliyor. Finale geldiğinizde hayatınızın bir kısmı sonlanmış gibi hissediyorsunuz.

Ancak oyun bunu sadece hikaye anlatımıyla da başarmıyor. Ve aslında oyuna bir sanat eseri olarak bakmamın sebebi de buradan doğuyor. Oyunun dünyası yaşıyor. Bir nehir kenarından geçiyorsunuz ve bi bakıyorsunuz orada altın arayan bir adam var. Nehrin suyunu filtreleyerek bir altın parçacığı çıkmasını umuyor. Şansına göre bu altın çıkıyor veya çıkmıyor. Örneğin bu altın çıktıysa adamla pozitif veya negatif bir iletişime geçebiliyorsunuz veyahut bu adamın bulduğu altını soyabiliyorsunuz. Şimdi bunun aynısının her türlü aktiviteyi yapan binlerce farklı npcde olduğunu düşünün. Oyundaki her karakterin günlük bir rutini var ve her biriyle onlarca farklı yolla etkileşime geçebiliyorsunuz. Yataktan iyi tarafınızdan kalktıysanız her birine selam veriyorsunuz, çoğu size selam veriyor, bazıları şaşırıyor, bazıları ise tersliyor. Tersleyene hakaret ediyorsunuz bir bakmışsınız yumruk yumruğa kavgaya girmişsiniz. Altıpatlarınızı çekiyorsunuz adam bağıra bağıra kaçmaya başlıyor. Stresinizi atmak için bara giriyorsunuz ve poker oynamaya başlıyorsunuz. Koyduğunuz paranın tamamını kaybettikten sonra masadaki adamları vurup atınıza atlayıp şeriflerden kaçıyorsunuz. Atla dağ bayır gezerken bir bakıyorsunuz bir şahin yerde yürüyen bir tavşanı kapıyor. Gidip o tavşanın cesedini bulduğuzda fark ediyorsunuz ki ceset zaman geçtikçe çürüyor. Çürüye çürüye sadece kemiği kalana kadar bu süreç devam ediyor. Tabi bunu beklerken gezintiye çıkıyorsunuz ardından bir kadın atının yere yığıldığını söylüyor, onu şehre kadar bırakmanızı rica ediyor. İyilik timsalliğiniz tuttuğu için kabul edip şehre bırakıyorsunuz. Gidiyor balık tutuyorsunuz, efsanevi bir balığı yakalamak için soğuk bölgelere gidiyorsunuz bir bakmışsınız atınızın büllükleri büzüşüyor. Niye bakmışsınız bilmiyorum ama detaya gel amk.

Balığınızı tutarken aklınıza geliyor ki ulan siz kovboy adam pew pew oyunu oynuyorsunuz. Az önce yaşadığınız şeyler niye var ki? İşte oyuna bu yüzden sanat diyorum. Youtubeda binlerce rdr2 gizem videosu, detay videosu, random encounter videosu var ve her gün de yenileri bulunmaya devam ediyor. Ne kadar şu an benim övmemi sağlamış olsa da rockstar bunların hiçbirini yapmak zorunda değildi. Çeyreği kadar efor sarf edip 10/10 değil de 9/10 diyeceğim bir oyun piyasaya sürer ve üstüne 3 oyun daha çıkarır, paraya para demezlerdi. Zaten güzel bir oyunu kusursuzlaştırmak için 10 katı efor sarf etmezlerdi. Buradan anlıyorsunuz ki bu herifler oyuna ekledikleri bir ton içeriği daha fazla para kazanmak için eklememişler. Gerçekten üzerinde çalıştıkları projenin insanları etkileyecek, oynayanı 5-10 yıl sonra bile düşündürüp ulan ne oyundu be dedirtecek bir ürün haline getirmek istemişler. Belli bir noktadan itibaren bu oyun ticari amaç gütmeyi bırakmış. Yapımcıları, geliştiricileri ortaya bir şaheser sunmak için oyun üzerinde çalışmaya başlamışlar.

Oynarken rastgele karşılaştığım bir şeyi hatırlıyorum: hile açıp şeriflerle yarım saat savaşayım demiştim ve zaten ölümsüzüm diye yay kullanmaya başlamıştım. Elimde yay varken yumruk atmasını bekleyerek düşmana karşı yakın dövüş tuşuna bastığımda ise arthurun oku yayın kirişinden çıkarıp şerifin beynine saplamasını izledim. Böyle bir animasyonu oyuna koymak için hiçbir sebepleri yok ulan. Bir de bu animasyon o kadar tatmin edici şekilde canlı ve gerçekçiydi ki sırf şu kafaya saplama hareketi bile benim için Rdr2'yi,evet kovboy pew pew oyununu, en tatmin edici yay kullanımına sahip oyun yaptı. Çok fazla oyunda yay var ancak hepsinde elinde yayla yakın dövüş tuşuna bastığında ya karakter yakın dövüş silahını çıkarıp onunla saldırıyor ya da elindeki yayı ileriye salladığı bir hareket yapıyor ve buna da yuh be bunu da düşünmüşler diyoruz. Rdr2 ise milyonda bir rastlanacak ve rastlansa bile üzerinde düşünülmeyecek bu senaryo için muazzam bir animasyon ortaya koyuyor. Oyunda yumruk yumruğa kavga çok basit ve aslında kısa dövüşlerden ibaret ancak atılan yumruklar öyle hissediliyor, çevreyle etkileşim o kadar zevkli ki bir bar dövüşüm bile direkt olarak dövüş oyunlarında aldığım zevkten daha ileride oluyor.

Bu tür örnekleri daha çok verebilirim ama bence ana mesajı anladınız. O yüzden devam etmeyeceğim. Oyunun şarkıları mükemmel. Bitirdikten sonra dinleyip hatırlayabileceğim şarkılar olsun diyorsanız bu oyunda ondan tonla var. 5 yıldır falan dinliyorum ve hala ilk seferindeki zevki veriyor. Bu konuda da sektörün zirvesindeki oyunlardan olduğunu düşünüyorum. Onun dışında grafikleri de mükemmel, fotoğraf moduyla en fazla fotoğraf yakaladığım oyundur kendisi çünkü grafiklerinin güzel olmasının yanı sıra screenshot almalık da çok fırsat olduğu için ekstra güzel.

Beğenmediğim bir iki noktayı da sayarak incelemeyi bitireceğim. Birincisi ben Red Dead Online'ı sevmiyorum. Ama Gta 5 Online'ı da sevmiyordum dolayısıyla kötü veya iyi olması konusunda yorum yapamam. Zaten oyunu online'ı için almadığımdan benim için bir sıkıntı oluşturmadı sadece belirteyim dedim. İkincisi her Rockstar oyununun kronik sorunu olan çıkış sonrası ölüme terk edilme problemi. Tamam anlıyorum zaten epey kusursuzlaştırılmış ve tam ürünler sunuyorlar ancak oyuncu geri bildirimi ve çeşitli düzeltilebilecek noktalara birazcık da olsa bakıp oyun çıktıktan sonra 1-2 tane içerik güncellemesi getirseler oyunları ciddi ciddi kusursuz olacak. Ama bu kadar saydığım güzellik arasından buna takılmak biraz hata aramak olacağı için çok da önemli değil. Hala muazzam ötesi bir oyun.

10/10
Was this review helpful? Yes No Funny Award