7
Produse
recenzate
335
Produse
în cont

Recenzii recente de _Sn@kEBitE-

Se afișează 1-7 din 7 intrări
O persoană a considerat această recenzie utilă
8.5 ore înregistrate (4.5 ore pâna la publicarea recenziei)
açık dünyası güzel, keşfetme hissini sevdim, vuruş hissiyatı yerinde ve Harry Potter evreninde olmak. Daha bir aksiyona girmedim ama 4 saat gayet güzel geçti
Postat 3 mai 2023.
A fost această recenzie utilă? Da Nu Amuzantă Premiază
Nimeni nu a considerat această recenzie utilă încă
7.3 ore înregistrate (6.3 ore pâna la publicarea recenziei)
Artı Yönler: Eğlenceli dövüş mekanikleri gerçekten benim çok hoşuma gitti ve oyunda dövüşürken çok keyif aldım. Özellikle bitirici vuruşları yaptığınızda düşmanı öldürüp tatmin olduğunuzu hissediyorsunuz. Oyun size sağlam bir görsellik sunarken,kaliteli sinematikler ile de göz dolduruyor. Hikayesi de hiç fena değildi. Belki hikaye daha uzun olabilirdi oyun ama online kısmı ile de vakit geçirirsiniz.

Eksi yönler: Oyun kesinlikle çok çizgisel ve yapmanız gerekenin dışına çıkamıyorsunuz. Küçük ve dar olan haritalarda önünüze gelen düşmanı öldürmekle geçiyorsunuz oyunu. Arada bir lejyonu toplayıp ilerleyip, lejyonunuza emir verseniz de gene de çizgisellikten kurtulamıyor oyun. Kötü kamera açıları bazen dövüşlerde canınızı da eminim sıkacaktır. Gtx 1080 gibi bir kartta ortalama 50fps ile seyderen oyunun optimizasyonunun da başarısız olduğunu söyleyebilirim.

Sonuç olarak ortalama belkide ortalamın birazcık üzerinde bir oyun olmuş Ryse: Son of Rome. Crytek gene de güzel bir oyun ile karşımıza çıkmayı başarmış. Arşivinize katın derim bu oyunu.
Postat 15 august 2016.
A fost această recenzie utilă? Da Nu Amuzantă Premiază
O persoană a considerat această recenzie utilă
8.4 ore înregistrate (5.6 ore pâna la publicarea recenziei)
Beş saatlik bir maceranın sonunda Solarix’in sizi zorlayan, yapay zekası ve hataları ile beni zaman zaman çıldırtan yapısıyla, güzel kurgulanmış atmosferin, yalnızlık hissinin ve gerilimin verdiği harika oynanışı arasında kaldığımı söylemeliyim. İki tarafı da seçebilirsiniz, yarı yarıya. Yine de uzay ve gerilimi seviyorsanız, zorluklar içinde yapılmış bu oyunu oynayıp şans vermelisiniz. Yeni çıkan bölümleri ile de daha fazla umut vadeden bir oyun olacağından da şüphem olmadığını belirtmek isterim. Hele ki, gelişmekte olan yerli oyun sektörüne bu kadar büyük bir yatırım olduğunu ve geçen onca zamana kadar ayakta kaldığını düşünürsek. Ve tekrar oyunun Türkçe dil desteği ile geldiğini belirtelim. Devam oyunlarını beklediğimi, Solarix’in bundan ibaret olmadığını düşündüğümü de belirteyim.

İncelemenin tamamı için

http://www.gamepaty.com/solarix/
Postat 23 februarie 2016.
A fost această recenzie utilă? Da Nu Amuzantă Premiază
Nimeni nu a considerat această recenzie utilă încă
12.7 ore înregistrate (1.7 ore pâna la publicarea recenziei)
MGS serilerinin benim için her zaman ayrı bir yeri olmuştur. Lise zamanında bilgisayarıma Playstation emülatörü indirip, ilk kez METAL GEAR SOLID oyununu oynamıştım. Oyunda Sniper Wolf’ u öldürdüğümüz yere kadar gelmiştim. Wolf’u öldürdükten sonra hangara girdiğimiz kısımda oyun benden 2. diski takmamı istemişti. “İkinci disk nerede” dediğim kardeşim bana ” Abi, Onur bana bir tane disk verdi. ” dediğini hiç unutmuyorum. Oyun meğersem iki disk ile çalışıyormuş. Oyunun yarısında kaldım öyle. Kaldığım yerden sonraki hikayeyi merak ederken, bir kaç gün sonra oyunun PC sürümünü buldum ve yeniden oynamaya başladım. Tabi PC sürümü port olduğu için grafiksel anlamda size bir şey ifade etmiyordu ama hikayesi, sinematikleri ve David Hayter’ın Snake seslendirmesi mükemmeldi. Daha sonra MGS 2’yi oynamaya koyuldum ve onu da bitirdim. Oyunun yarısını Raiden karakteri ile oynadığımız için hayal kırıklığına uğradım herkes gibi.

Derken bir kaç sene sonra MGS 3 geldi. Bu sefer Solid Snake’in hikayesi anlatılmıyordu. Efsanenin başladığı zamana gidip, Snake’in babası olan Big Boss’un genç hali ile tanışıyorduk. Seri çizgiselliğin biraz dışına çıkıp, harita olarak en detaylı MGS oyunu olmuştu. İçerisine eklenen çoklu oyuncu moduyla da online bir deneyim yaşadı oyuncular. MGS 3’ün Subsistence sürümünü aldığım için disklerden birinde serinin 1987 ve 1990 yapımı oyunları da vardı. Aradan eski oyunları da çıkarmış oldum. Seneler geçti PS3 çıktı ve MGS 4 2008’ de konuk oldu konsolunumuza. Muhteşem grafikler, hikaye ve Old Snake bir baktım dördüncü oyunu da bitirmişim. MGS 4’teki Snake ve Liquid Ocelot dövüştüğü efsane boss mücadelesini hiç bir zaman unutmayacağım. PSP platformu için de bir kaç tane oyun yapan Kojima, Portable Ops ve MGS PEACE WALKER oyunları ile karşımıza çıktı. 3. Oyunun devamı niteliğinde olan PEACE WALKER oyunun hikayesi için önemli bilgiler barındırıyordu. Beşinci oyun da MGS PEACE WALKER ile tamamen bağlantılı durumda.

MGS V’e başlamadan önce MGS GROUND ZEROES’dan bahsetmem gerekiyor. Yaklaşık bir sene önce MGS V: THE PHANTOM PAIN’e giriş oyunu olarak çıkan MGS GROUND ZEROES ile oyuncuların MGS V: THE PHANTOM PAIN hakkında biraz da olsa ön bilgisi olmuştu. Her ne kadar Kojima, MGS GROUND ZEROES’un tam bir oyun olduğunu ve ana hikayenin 2 saat kadar sürdüğünü söylese de ana hikaye modunu 15-20 dakika içerisinde bitiren oyuncular bile oldu. Dolayısı ile kısa oyun süresinden şikayet eden oyuncular hem verdikleri paranın karşılığını alamadı, hem de hevesleri kursaklarında kaldı.

MGS V : MGS GROUND ZEROES, MGS PEACE WALKER’ dan bir sene sonrasını konu alıyordu. MGS PEACE WALKER’ ın sonunda olanları kısaca hatırlatmak istiyorum. Ramon Galvez Mena’nın Rus ajanı olduğunu öğreniyorduk. Bize ihanet eden Mena, Peace Walker ile Latin Amerika’yı işgal etmek istiyordu. İşin içine Paz’da karışıyordu ve kendisinin bize kelek yaptığını öğreniyorduk. Peace Walker’ı kullanan Paz’ı yeniyorduk. Ama Paz’ın akıbetini bilmiyorduk. MGS GROUND ZEROES’ da Big Boss, Paz’ın Küba’nın güneyindeki Camp Omega’da esir düştüğünü öğreniyor. Miller ile birlikte Paz’ı ve Chico’ yu kurtarma görevine gidiyordu. Görevi başarı ile tamamlayıp üsse dönerken XOF adlı grup ve Skull Face, Mother Base’ e baskın yapıyor ve üssü yok ediyordu. Mother Base’den kaçan Snake, Miller, Paz ve Chico helikopterdeyken bir patlama oluyor ve oyun orada bitiyordu. Hikayeye balıklama atlamak istemiyorsanız MGS V PHANTOM PAIN oynamadan önce MGS GROUND ZEROES’u oynamakta kesinlikle fayda var.

NOW GO! LET THE LEGEND BACK TO LIFE (ŞİMDİ GİT! EFSANE HAYATA GERİ DÖNSÜN)

Yukarıdaki olaylar neticesinde MGS V: THE PHANTOM PAIN, Skull Face’in üssümüze saldırmasından 9 sene sonrasında geçiyor. Dokuz sene komada kalan Big Boss (Venom Snake), Güney Kıbrıs’ta bir hastanede gözlerini açıyor. Big Boss (Venom Snake), Mother Base’ten kaçışı sırasında Paz’ın karnındaki bombanın patlaması yüzünden vücudunun, insan kemiklerinden ve metal parçalarından oluşan şarapnel parçaları ile dolu olduğunu ve sol kolunun olmadığını öğreniyor. Daha kötüsü ise bundan sonra kafatasında kocaman bir şarapnel parçası taşıyacak olmasıdır. Bir kaç hafta geçtikten sonra hastaneye düzenlenen bir baskın ile hayatı tehlikeye giren Big Boss, biraz şans ve Ocelot’un yardımı ile hastaneden kaçıyor. Olmayan kolunun yerine biyonik bir kola sahip olan Big Boss, Ocelot ile yok olan ordusunu tekrar toplayıp yeni bir Mother Base kurmaya girişiyor. Kuracakları bu ordunun adına da Diamond Dogs diyorlar. Daha sonra Miller’ın Rus Ordusu’nun elinde olduğunu öğrenen Venom Snake, onu kurtarmak için Afganistan’a gidiyor. Görevi başarı ile tamamlayan ve Miller’ı kurtaran Snake, Ocelot ve Miller ın yardımı ile Cipher’dan ve yeni düşmanları Skull Face’ten yaptıklarının intikamını almak için kolları sıvıyor.

Spoiler vermemek için olayların başlangıcını size kısa bir şekilde anlattım. MGS serileri hikaye ilerleyişini kaliteli sinematiklerle, bol sohbetli ve komplike bir yapıda bize sunmuştur. MGS V : THE PHANTOM PAIN bu tarzı artık bozmuş durumda. Hikayeyi öğrenmek için dakikalarca izlediğiniz, sonu ne olacak diye merakla beklediğiniz kaliteli sinematikler yok denecek kadar az oyunda. Oyunun hikayesini artık sinematiklerden çok topladığınız kasetlerden ve Paz, Ocelot gibi arkadaşlarımızla konuşarak öğreniyoruz. Oyun içerisindeki kaset menüsünden hikayeye dair bir çok detayı öğrenebiliyorsunuz. Ayrıca eski karakterleri de bol bol göreceğimiz oyunda, MGS evrenine etki eden bir çok yeni karakter de göreceğiz. Snake’in hikayedeki rolü çok önemli, biliyorsunuz ama bazen “Bu adam neden hiç konuşmuyor 3-5 kelime sen söyle de şu hikayenin gidişatını senden öğrenelim.” demiyor değilsiniz. MGS evreninin hikayesine aşina iseniz oyunu oynarken bir çok yerde üzüleceğiniz veya şaşıracağınız olaylar karşınıza çıkacaktır. Big Boss’ un bilmediğiniz yönlerini öğrendiğimiz, serideki boşluklar çok güzel doldurulurken, daha çok oynanışa odaklı bir oyun yapmış Kojima efendi. Seriyi bilmeyenlerin ise bir çok olayı anlamayacağını buradan bildirelim. Hikayesi tatmin edici olsa da, diğer oyunlara göre daha sönük kaldığını da söyleyebilirim.

Çizgisel bir yapısı olan serinin ilk oyunlarında amacınız gizlenerek görevleri yapmaktı. A noktasından B noktasına belirli yollardan gidiyorduk. Düşmanların nereden geleceğini tahmin edip, aynı stratejileri uyguluyordunuz. Üçüncü oyunda bu çizgisellik bizi devasa bir doğa hayatına bırakmıştı. Mgs V’te ise daha geniş ve kapsamlı bir harita var. Haritanın istediğiniz yerine araçlar ya da Buddy’ler yardımı ile gidebiliyorsunuz. Kamyonları, askeri cipleri, tankları oyunda ele geçirip binebilir, düşmanlara karşı kullanabilirsiniz. Gerçek zamanlı gece gündüz döngüsü, açık dünya oynanış ile yeni stratejiler belirlemenize olanak sağlıyor. Gündüz başladığınız bir görevi gece bitirebiliyorsunuz. Oyun içinde sızma görevi yaparken bir anda kum fırtınası çıkıyor ve stratejiniz tamamen değişebiliyor. İsterseniz tamamen sessiz ve öldürmesiz bir görev yaparken, isterseniz tozu dumana katarak ve herkesi öldürerek bir görevi bitirebiliyorsunuz. Serinin oynanışını değiştiren Kojima gerçekten başarmış gibi duruyor.

Devamı için http://www.gamepaty.com/metal-gear-solid-v-the-phantom-pain/
Postat 18 octombrie 2015.
A fost această recenzie utilă? Da Nu Amuzantă Premiază
Nimeni nu a considerat această recenzie utilă încă
62.4 ore înregistrate (57.9 ore pâna la publicarea recenziei)
Batman, Arkham serisi ile Batman oyunları oyun dünyasında sağlam bir yer edindi. Arkham serileri ile sevdiğimiz bir süper kahraman rolüne bürünürken, kaliteli hikayesi, eğlenceli dövüş mekanikleri ve açık dünya teması ile güzel oyunlar oynadık. Bu oyunlar arasında; Batman: Arkham Asylum ve Batman: Arkham City çok başarılı oyunlar oldu. Serinin bir önceki oyunu Batman: Arkham Origins ise ortalama bir oyun olarak kaldı. Bugün ise Batmobile kullanabileceğimiz Arkham Knight oyunu karşımızda.

Arkham Asylum ve Arkham City’nin hikayelerinin başarılı olmasına karşın, Arkham Origins hikaye konusunda biraz zayıf kalmıştı. Arkham Knight ise bana göre bu 3 oyundan daha iyi bir hikaye ile karşımıza çıkıyor. Spoiler vermek istemiyorum ama Scarecrow baş kötümüz iken Arkham Knight isimli yardımcı bir kötümüz var. Yardımcı diyorum ama adam koskoca oyuna ismini vermiş. Gerçekten kurgusal olarak iyi hazırlanmış ve sürprizler ile karşılaşacağınız, sonu nereye gidecek diyeceğiniz bir tarzı var hikayenin. Ana hikayenin güzelliğin yanı sıra oyundaki diğer kötüler ile uğraştığımız yan görevler de mevcut. Yan görevler çok akıcı ve sizi kendine bağlıyor. Ana görevi yapmayı bırakıp yan görevlere yönelip, şehirde bolca vakit öldürüyorsunuz. Özellikle Riddler’ın hikayesi ve görevleri ile fazlasıyla uğraşacağınızı söyleyebilirim.


Batman Arkham serisi açık dünya bir oynanışa sahip bir oyun. Arkham Knight ise bu çizgiyi bozmayıp açık dünyayı biraz daha büyütmüş görünüyor. Bunun en büyük nedeni ise Batmobile oluyor. Görev yaparken artık tek alternatifiniz çatılara çıkıp süzülmek değil. Batmobile’e atlayıp daha hızlı bir şekilde istediğiniz noktaya gidebiliyorsunuz. Batmobile’in gelmesi ile Batmobile ile oynayacağımız görevlerin olmasını da kaçınılmaz kılmış.

Batmobile demişken biraz detaya inmek istiyorum. Arkham Knight, Batmobile üzerine kurulu bir oyun olmuş. Birçok görevde Batmobile kullanıyoruz ve onsuz görev yapamıyoruz. Çeşitli silah ve donanımlara sahip olan Batmobile iki farklı şekilde karşımıza çıkıyor. Modlardan ilki sürüş modu. Haritada ilerlemek için hızlı bir şekilde gitmemizi sağlıyor. Zamandan tasarruf etmek, çatılardan süzülmek istemiyorsanız görev noktalarına hızlı bir şekilde gidebilirsiniz. Yapımcılar şehrin tahliye edildiği bir konu seçerek boş sokaklarda Batmobile’i daha rahat kullanabilmemizi sağlamış. Sürüş modunda sadece hız yapmanın dışında, kovaladığımız düşmanlara roket sallayabiliyoruz, boost özelliği sayesinde hızlı bir şekilde onlara çarpıp işlerini bitirebiliyoruz. İşin güzel kısmı sürüş modunda hızlı bir şekilde giderken zıplama tuşuna iki kere basarsanız Batmobile’den fırlayıp süzülebiliyorsunuz.

Batmobile’in ikinci modu ise Battle Mode. Dönüşüm tuşuna bastığınızda bir anda Batmobile, karizmatik bir savaş aracına dönüşüyor. Tasarımı gerçekten güzel olmuş ve Transformers filmlerindeki Decepticonlar’a benziyor diyebilirim. Oyunun asıl eğlencesi de Battle Mode’a girince başlıyor. Elinizde Batmobile gibi bir silahınız olduğu için düşmanlar da değişiyor. Ellerinde sopa olan kanun kaçakları yerine tanklar, dronelar, size bazuka sallayan düşmanlar karşınıza çıkıyor. Savaş modunda Batmobile hızlı bir şekilde hareket etmiyor. Bu sayede düşman tanklarını daha rahat yok edebiliyorsunuz ve görev yaparken daha rahat bir yönlendirme yapabiliyorsunuz. Aracı üzerinde bulunan roket atar, EMP bombaları, Mini Gun, görevlerde olmazsa olmaz silahlarınız. Ayrıca Batmobile savaş modunda vinç görevi görüyor. Oyunun içine iyi yedirilen Batmobile sürmesi eğlenceli iken mücadeleler maalesef tek düze kalmış. Batmobile savaşlarında düşman tanklar sağlı sollu üzerinize gelirken refleksif kaçışlar yapıp saldırıları savuşturuyorsunuz, sonra roket atar ile tankları patlatıyorsunuz. Belli bir süre sonra aynı şeyleri yapmak sizi sıkabiliyor. Kısacası Batmobile, oyundaki evcil hayvanımız gibi bir vazife görüyor.

Eski oyunlarda olan detektif modu daha detaylı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bir insan üstünde kanıt toplarken, derisine, kas dokusuna ve kemiklerine kadar detaylı bir arama yapabiliyoruz. Oyunda klasikleşen alet edevat aynı şekilde bizleri beklerken Disruptor Device ile silahlı düşmanların silahını uzaktan etkisiz hale getirebiliyoruz, Remote Hacking Device ile droneları, ortamdaki iş robotlarını kontrol edip alehimize olan savaş şartları lehimize çevirebiliyoruz. Batmobile’i uzaktan kumanda ile kontrol edebildiğimizi ufak bir not düşelim.

Devamı için http://frpnet.net/incelemeler/batman-arkham-knight-pc-incelemesi
Postat 20 iulie 2015. Editat ultima dată 26 noiembrie 2016.
A fost această recenzie utilă? Da Nu Amuzantă Premiază
4 oameni au considerat această recenzie utilă
7.9 ore înregistrate
Büyüklerimiz bizlere sürekli " Nerede o eski günler " diye söyleyip dururlardı. Ben bu cümleyi artık anlamaya başlar oldum. Eskiler gerçekten iyiydi arkadaşlar. Konumuz ile ne alakası var diye sorarsanız "Nerede o eski oyunlar" diyebilirim. Eskiden bir oyun çıkardı Bu oyunu bitirir ve senelerce devam oyununu beklerdik. Hatta o süre zarfında oyunu defalarca bitirir iyice tadını almaya çalışırdık. Günümüzde ise ne yazık ki bu şekilde olmuyor. Bir biri ardına çıkan seriler hem oyunların kalitesini düşürürken hem de içindeki bir çok hata ile canımızı sıkıyorlar. Sürekli olarak devam oyunu çıkmasındaki en büyük etken ise dağıtımcıların para hırsı. Her sene bir Gta göremezsiniz ama her sene hatta senede 2 tane Assassin's Creed görebiliyoruz. Activision firması da sağ olsun her sene Kasım ayında yeni bir COD serisi çıkartıyor ve artık oyun iyice kabak tadı vermeye başladı. Serinin kalitesi düşerken, Activision bu sene diğerler oyunlardan çok farklı bir COD önümüze sundu.

Ben COD serisine Mw3 ile son noktasyı koydum. MW3 oynamadaki en büyük etken ise Captain Price, John Soap MacTavish, Vlamidir Makarov gibi karakterlerin akıbetini merak etmemdi. Black Ops ise önceki oyunların kalitesinden yararlandı ve başarı elde etti. Ghosts' tan sonra seri iyice kabak tadı verdi. Activision, MW 3' ü yapan Sledgehammer Games' in 3 senelik çalışması ile yeni oyunu piyasaya sürdü.

Oyunun hikaye örgüsü nasıl gelişiyor ve ne kadar başarılı buna değinmek istiyorum. Spolier vermemek adına yüzelsel geçeceğim. AW gelecekte geçen bir oyun. Ana karakterimiz , Jack Mitchell. Amerika ordusunda asker iken,bir savaş sırasında trajik bir olay yaşar ve Atlas isimli şirketin özel bir birliğin üyesi olur. Hikâyemiz de bundan sonra başlar. Atlas, askeri alanda, tıp alanında teknolojiler geliştiren ve içinde özel bir askeri birliğin bulunduğu şirkettir. Şirketin başı Jonathan Irons' tır. Ülkelerin başa çıkamadığı terör olaylarını durdurma, insanlığa barış getirme niyeti olan Irons' tan görevler alıp bu görevleri yapmaya çalışıyoruz. Gelecekte geçen bir hikâyeyi anlatan oyunda hikaye klişe olmuş diyebilirim. Gelecek temalı oyunlarda veya filmlerde sıkça göreceğimiz süper ötesi silahlar, dünyayı kontrol etmek isteyen bir adam ve bizim ona karşı olan mücadelemiz oyunda fazlası ile mevcut. Bende her hangi bir merak, şaşırma duygusu uyandırmayan hikâye işleyişi, ara sahnelerdeki videolar ile desteklenmiş. Hikaye ilerledikçe bir sonraki adımın neler olacağı tahmin edebiliyorsunuz. Konuşmayan bir ana karakterimiz var ve robot gibi sadece görevleri yapıyor. Jack Mitchell oyun içinde hiç konuşmuyor. Verilen görevleri yapmaktan başka bir işe yaramayınca sessiz ruhsuz bir havaya bürünüyoruz. Oyunun içine giremiyoruz maalesef. Eski seriler ile kıyaslamak istemiyorum ama diğer oyunlara göre hikâye kopuk ve çok sönük kalmış.

İNSANLAR ÇİFT YARATILMIŞ DERLER YA PEKİ OYUNLAR?

Öncelikle şunu söylemek istiyorum oyunlar birbirine benzeyebilirler ve ben bunu eksi olarak görmüyorum. Çünkü sevdiğiniz bir özelliği başka bir oyunda görürseniz hoşuna gider. Önemli olan oyundaki kendine has yapıdır. Benzerliklerin yanında, oyuna özgün bir hikaye, sağlam bir karakter koyarsanız oyun başka oyunun kopyası olmaktan çıkar. O yüzden benim yağacağım eleştiriler AW'ın diğer oyunlara benzemesinden dolayı değil yapımcıların yenilikleri oyun içine yedirilmemesinden dolayıdır..

Oynadığınız oyun Call Of Duty olunca iki şey yüksek oluyor. Birincisi oyundaki beklentiniz. Oyuna başlar başlamaz COD oynuyormuş hissine kapılıyorsunuz. Hemen sıcak bir çatışmanın içinde buluyoruz kendimizi ve elimizde silah ortalığa ateş etmeye başlıyoruz. Bir kaç dakika sonra bakıyorsunuz karşınızdaki düşmanlar çok zeki değil. Oyundan soğuma sebebiniz hemen orada başlıyor. Ben genelde Regular seviyede COD oynarım. Bu oyunda Hardened seviyesi bile zor değil. Yapay zeka pek iyi değil ve yerlerde sürünüyor. Üstünüze koşan ve doğru düzgün siper alamayan düşmanlar kolay hedef haline geliyorlar. Ondan sonra oyun hakkındaki olumsuz fikirleriniz bir bir ortaya çıkıyor. Düşmanlar için şunu diyebilirim attıklarını vuran cinsten olmuşlar.




Yüksek olan ikinci şey ise Aksiyon. Evet, aksiyon dolu bir oyun olmuş AW. Oyunda aksiyon sahneleri fazlaca göreceğiz ama bana sanki bir şeyler eksik geldi. O kadar aksiyona rağmen yapımcılar bana pek heyecan yaşatamadı. Otoyolda hızla giden arabalardan atlıyor, uçan motosikletler kullanıyor ve hatta uçak uçuruyoruz ama maalesef oyunda bunlar hep tek düze ve scriptlerin izin verdiği şekilde oluyor. MW '2 deki kar motoru sürdüğünüz sahneyi kimse unutmamıştır. Motor sahnesine benzer bir sahne var ama size hiç aksiyon gibi gelmiyor ve varış noktasına gidelim artık diyorsunuz. Oyundaki gizli görevler ise MW 'daki Captain Price ile yaptığımız gizli görevlerin yanına bile yaklaşamıyor.

Oyun bize her şeye rağmen COD havası verebiliyor. Sonuçta karşımızda farklı ve yeni bir COD var. Yeniklere açığım fakat yenikler pek başarılı olamamış diye düşünüyorum. Yukarıda dediğim gibi ben oyunları birbirine benzetmeyi pek sevmem ama AW' ın diğer oyunları benzemesinden dolayı güzel olduğunu ama aynı şekilde de başarılı olamadığına inanıyorum. Yakın zamanda Shadow Of Mordor isimli güzel bir oyun oynadık. Oyun bize oynanabilirlik ile Assasins's Creed, dövüş mekanikleri ile Batman oynuyoruz hissi yaşattı. Ben bunu hiç yadırgamadım. Hikaye, işleyiş ve kaymak gibi akıcı grafikler ile çok başarılı bir oyun olmuştu. Maalesef COD: AW bana göre bunu başaramamış.

SUIT, HEV SUIT, NANO SUIT DERKEN EXO SUIT

Eski serilerde normal bir askeri canlandırırken, AW' da EXO SUIT ile süper asker seviyesine yükseliyoruz. Zaten oyunun ana teması EXO SUIT üstünde şekilleniyor. EXO SUIT, Edge Of Tomorrow filmindeki kıyafete benziyor ve daha yükseğe zıplama, daha hızlı koşma, daha güçlü vuruşlar yapma, görünmez olma gibi özellikler katıyor bize. Benim gibi bilim kurgu seviyorsanız gerçekten hoşunuza gidecek bir özellik diyebilirim. Ama işin kötü tarafı bu özelliğin oyunun içine iyi bir şekilde yedirilememiş olması. Çoklu oyuncu modunu daha oynamadığım için orda nasıl bir artı sağlıyor EXO SUIT bilmiyorum ama hikaye modunda işimize pek yaramıyor. Oyun için hayati değeri olan EXO SUIT' i kullanmadan oyunu çok rahatlık ile bitirebilirsiniz.

EXO SUIT , her bölüm için farklı bir özelliğe sahip. Maalesef oynadığımız bölümdeki özelliği kullanmak zorundayız. Oyunun çizgiselliği ve özgür olmayan yapısı da eklenince pek işimize yaramıyor bu suit maalesef. Bir bölümde Gideon " Haydi Duvara Tırman" diyor. Duvara tırmanıyoruz ama oyunun belirlediği scriptler çerçevesinde sadece. Kafanıza göre istediğiniz duvara tırmanamıyorsunuz. Boost Jump yani yüksek zıplama özelliği güzel olmuş ama harita küçük olduğu için arabaların üstüne ve ya ufak balkonlara zıplayabiliyoruz. Her bölümde de zıplama özelliği yok maalesef. EXO SUIT oyuna iyice yedirilmiş ve vazgeçilmez bir özellik olsaymış, daha büyük haritalar ile tadından yenmezmiş. Aklıma takılan bir kısım daha var. Bu suit , Nano suit gibi tamamen giyilmiyor. Sırtınıza, kolunuza, belinize, bacaklarınıza takıyorsunuz. Elrimiz açıkta kalıyor ve ayaklarımızda da sadece bot oluyor. Ama koca koca kapılara tekme atıyoruz, elimiz ile yumrukluyoruz. Hiç bir yerimiz kırılmıyor. Gerçekçiliği tamamen yok ediyor maalesef.

Devamı için http://oyundahabitmedi.blogspot.com.tr/2014/12/call-of-duty-advanced-warfare-pc.html
Postat 9 decembrie 2014.
A fost această recenzie utilă? Da Nu Amuzantă Premiază
22 oameni au considerat această recenzie utilă
19.2 ore înregistrate
ALIEN EVRENİNE GİRİŞ

Muhtemelen bu oyunu inceleyen herkes Alien evreni hakkında kısaca bir giriş yazısı yazmıştır. Ben de herkes gibi aynı şeyi yapacağım. Sinema dünyasının kült olmuş ürkütücü yaratığı olan Alien (Xenomorph) 1979 yılında Ridley Scott tarafından beyazperdeye taşındı. O yıllara göre gerek efektleri gerekse atmosferi ile bilimkurgu-korku kategorisinde sağlam bir yapım olmayı başardı. 1986 yılına geldiğimiz de ise usta yönetmen James Cameron ile seri devam etti. Bu filmde görsel ve atmosfer olarak gayet başarılı bir yapım oldu. Daha sonra 2 tane daha devam filmi çekildi ama ilk 2 filmin gölgesinde kaldılar. Yine de hikaye ve Alien evrenini tanımak adına 3. ve 4. filmleri izlemenizi tavsiye ediyorum. 2000’li yıllarda iki tane Alien vs. Predator filmi çekilse de çok başarılı olan filmler değildi. 2012 yılında çekilen ve yönetmen koltuğuna tekrar oturan Ridley Scott Prometheus ile insanların ve Alienların evrimi hakkında bir çok soruyu cevapladı. Alien evrenini daha iyi anlamak istiyorsanız Prometheus filmini kesinlikle izleyin.

Bilimkurgu filmleri arasında kült olmuş Alien ismi yeni bir oyun olan Alien: Isolation ile karşımızda. Alien temalı birçok platforma birçok oyun çıktı. Avp (1999) ve Avp 2 (2001) gayet başarılı oyunlardı ve favorilerim arasındadır. Özellikle Avp 2 beni çok fazla korkutan oyunlar arasında listemde başlardadır. 3 farklı ırk ile oynayabildik ve hikayeyi 3 ırkın gözünden görebilme şansı yakaladık. Serinin hayranlarının oyunlarda gördüğü ama bir türlü beyazperdede göremediği Predator ve Alien karşılaşması sonunda beyaz perdeye geldi. Alien vs Predator filmleri çekildi. Ardından oyunları geldi. Tabii maalesef film oyunları olan bu yapımlar seriyi sevenleri hiç tatmin etmedi. 2010 yılında Sega, Rebellion firmasına Aliens vs. Predator adında yeninden bir oyun yaptırdı. Ortalama bir oyun olan ve çoklu oyuncu modları eklenen oyun biraz da olsa seriyi sevenlerin yüreğine su serpti. 2013 yılında Alien: Colonial Marines adında faciaya bir oyun yapıldı. Doğal olarak yerden yere vurulan oyun ile Alien severler iyi bir oyun bekler oldu. Yapımcılar sonunda sesimizi duydu ve adam gibi bir Alien oyunu elimize geçti.

İZOLASYON BAŞLASIN

Alien: Isolation ilk Alien filmi ile bağlantılı olmakla beraber filmden 15 sene sonrasını konu alıyor. Ana karakterimizin ismi Amanda Ripley. Ripley soyadı size tanıdık geldi değil mi? Ellen Repley’in kızı olan Amanda’dır kendisi. Biliyorsunuz Ellen hanımın küçük bir kızı vardı. Aradan geçen 15 sene sonra Amanda büyümüş serpilmiş boylu poslu çok güzel bir kız olmuştur. Annesi gibi tamir işlerinden anlayan Amanda, Torrens adlı bir gemi çalışmaktadır. Annesinin akıbetini merak ederken gelen bir çağrı ile annesini bulma umuduyla gemideki mürettebatı ile yola çıkar. Yolları Sevastopol adlı bir gemiye düşer. Zaten bundan sonra olaylar zinciri başlamış olur. Oyunu oynamadan önce size tavsiyem Alien filmlerini izlemeniz olacaktır. Oyunda filmlerle ilgili bir çok gönderme bulunmaktadır.

Hikaye işleyişi gayet başarılı olan oyun size sürekli merak içinde bırakıyor. Alien filmindeki mekanlar gibi her yer. Oynarken tanıdık yerler görür gibi oluyoruz. Filmlerde olan sesler, objeler ve hatta masaların üstünde duran oyuncaklar birebir oyunun içinde var. Bu evreni sevenlerin hoşuna gidecek şekilde tasarlanmış kısacası her detay. Hikayeyi anlatımının dışında ben gerçekten korkacağım bir oyun bekliyordum. Maalesef oyunun korku yönü çok ağır değil. Size gerilme hissi yaşatan ve sürekli tetikte olmanız gereken bir oyun olmuş. Aniden gelen sesler, patlamalar ya da hata yaptığınızda karşınıza çıkan Alien ile korkabiliyorsunuz.

Sevastopol adlı gemide geçen oyunda geminin nerdeyse her bölümünü dolaşıp Alien’ dan kurtulmak için asansörleri, jenatatörleri çalıştırmak, kapalı kapıları açmak, bilgisayarları hacklemek gibi görevleri yapıyoruz. Bunların dışında tek düze bir oynanışın olmaması gayet sevindirici. Gitmek istediğiniz bir noktaya alternatif yollarımız oluyor. Havalandırma boşluklarından, odaların içinden geçerek Alien’a görünmeden alternatif yollardan gidebiliyoruz. Oyunda aynı bölümlere tekrar gidebildiğiniz için daha önce açamadığınız kapıları açacak alet edevata sahip olacağımız için o kapıları açıp hem kısa yoldan gidip hem de ekstra malzeme bulabiliyorsunuz.


Oyunda amaç gizlilik üzerine kurulu ve çok dikkatli oynamanız gerekiyor. Oradan oraya koşarak giderseniz düşmanlar için açık hedef haline gelebilirsiniz. Zaten sınırlı sayıda silah ve cephaneniz olduğu için ateş gücünü mümkün olduğunca az kullanmanız gerekiyor. Önüne geleni öldüreyim elimde nasıl olsa tabanca var derseniz önce tahtalı köye gidersiniz. Dolaplar, masa altları, karanlık noktalar silahlardan daha önemli bu yüzden. Alien sürekli peşimizde ve ses çıkardığımızda bizi fark ediyor. Sessiz olmanın hayati bir önemi olduğundan ben oyunun herhalde yüzde 80′ lik kısmını çömelerek oynadım. Alien’ ın görme yetisi zayıf olduğundan ses çıkarmazsanız yanınızdan geçip gidebilir ama koşarsanız ve sizi görürse muhtemelen öldünüz demektir.


Orada burada deli dana gibi dolaşan Alien’ ı fark etmemiz için yapımcılar avucumuzun içine bir adet motion tracker veriyor. Bu aygıt (filmlerde de vardı aynısı) 10 metre mesafede hareket eden nesneleri görmemize imkan sağlıyor. Alien ya da diğer düşmanlar hareket etmezse size bir bildirim gelmiyor. Etraf temiz diye yürümeye başladığınızda bir anda karşınıza Alien çıkabiliyor. Maalesef bu alet havalandırma boruları gibi mekanlarda çalışmıyor. O yüzden motion tracker’ı çok dikkatli takip etmek gerekiyor. Acelemiz olmadığı için yavaş ve emin adımlarla oynamak hayatta kalmak açısından önemli.

3 ÇEŞİT DÜŞMAN TİPİ VAR OYUNDA

İnsan düşmanlarımız tetikte ve dikkatli bu yüzden sizi gördükleri anda ateş edip yaralanmanıza sebep olabiliyorlar. Öldürülmeleri çok kolay. Tabanca ile ateş edip öldürebilirsiniz ama tabanca sesini duyan Alien gelip sizi de öldürebilir.
İkinci düşman tipi sentetik insanlar yani Working Joe’lar. İnsanlara yardımcı olmak için üretilen bu androidler bir süre sonra bozulup size saldırmaya başlıyorlar. Öldürmek çok zor. Birkaç el ateş ederek öldürebiliyorsunuz. Yakın dövüşte ise şansınız pek yok. O yüzden mümkün olduğunca onlardan gizlenerek oyunu oynamak daha mantıklı.


Oyunda asıl düşmanımız ise Alien. Öldürmenin imkanı olmadığı bu canlı ile karşı karşıya kaldınız mı öldünüz demektir. Zaten oyunun amacı onlardan kaçmak olduğu için karşılaşmamanız sizin için iyi olur. Oldu ki Alien karşınıza çıktı elinizde Flamethrower (alev silahı) ya da motolof kokteyli varsa bu silahları kullanarak sizden kısa süreli olarak sizden uzaklaştırabilirsiniz.
Yapay zeka gerçekten iyi olmuş. Ben oyunun bir kısmını kolay bir kısmını normal zorluk derecesinde oynadım ve aralarında gerçekten zorluk farkları var. Normal seviyede insanlar sizi gördükleri zaman hemen ateş ediyorlar ve isabet ettiriyorlar. Alien daha hızlı ve Alien’ın hisleri daha kuvvetli oluyor. Ufacık bir seste hemen yanınıza geliyor. Ayrıca sabit durmuyor, dolaplara saklandığınızda dolabın önünde durup sizi dinliyor. Ufacık bir seste yakalıyor sizi. Kolay zorluk seviyesinin de normalden aşağı kalır yanı yok.


İncelememin devamı için http://frpnet.net/incelemeler/alien-isolation-incelemesi
Öztürk UYANIK



Postat 12 noiembrie 2014.
A fost această recenzie utilă? Da Nu Amuzantă Premiază
Se afișează 1-7 din 7 intrări