Cài đặt Steam
Đăng nhập
|
Ngôn ngữ
简体中文 (Hán giản thể)
繁體中文 (Hán phồn thể)
日本語 (Nhật)
한국어 (Hàn Quốc)
ไทย (Thái)
Български (Bungari)
Čeština (CH Séc)
Dansk (Đan Mạch)
Deutsch (Đức)
English (Anh)
Español - España (Tây Ban Nha - TBN)
Español - Latinoamérica (Tây Ban Nha cho Mỹ Latin)
Ελληνικά (Hy Lạp)
Français (Pháp)
Italiano (Ý)
Bahasa Indonesia (tiếng Indonesia)
Magyar (Hungary)
Nederlands (Hà Lan)
Norsk (Na Uy)
Polski (Ba Lan)
Português (Tiếng Bồ Đào Nha - BĐN)
Português - Brasil (Bồ Đào Nha - Brazil)
Română (Rumani)
Русский (Nga)
Suomi (Phần Lan)
Svenska (Thụy Điển)
Türkçe (Thổ Nhĩ Kỳ)
Українська (Ukraine)
Báo cáo lỗi dịch thuật
Çocuk perperişan dünya başına yıkılmış gibi üzgün
Yanına gittim: “Niye böyle üzgünsün çocuk?” dedim
Baktı… “Dayı..” dedi “Beni öldürdüler…”
Teselli edeyim dedim. “Çocuk” dedim “Burda herkes ya ölmüştür ya öldürmüştür zaten”
Kaldırdı kafasını bana baktı… “Mesele o değil mesele ölmek değil dayı” dedi
Mesele neymiş biliyor musun?
Mesele en mutlu olduğun o gün, en güzel hayaller kurduğun o gün ölmekmiş mesele…
Neymiş mesele?..
Mesele ölmek değil; mesele dost bildiğin, en güvendiğin adamın eliyle ölmekmiş mesele…