Recent reviews by Soap

Formula 1 ve Formula 2, video oyunu formuna F1 2020 olarak giriyor. Temel oynanışı oldukça kaliteli olan bu video oyunu, birkaç ufak yenilikten ve iyileştirmeden başka pek bir şey barındırmıyor ne yazık ki. Oyuna eklenen yeni araçlar ve yeni pistler, inanılmaz güzel ve gerçekçi bir deneyim sunuyor. Konu, içerik olduğu zaman da hem tekli oyunculu, hem de çoklu oyunculu yönden memnun oluyoruz. Özellikle, tekli oyunculu tarafta sunulan My Team ve kariyer modları, sizi çok uzun bir süre boyunca idare edebilecek kadar büyük. Çoklu oyunculu içeriklerde de rekabetçi karşılaşmalar ve elektronik spor temelli yarışlar, hırslı oyuncuların içerik sevdasına cevap oluyor. Konu, sunum olduğu zaman da F1 2020 kesinlikle memnun ediyor. Görsellik olsun, performans olsun ve tabii ki sesler olsun, gayet kaliteli hissettiriyor. Eğer bu tip bir spordan hoşlanıyorsanız ve genel anlamda da yarış simülasyonlarından hoşlanıyorsanız, F1 2020 oyununa kesinlikle bir şans vermenizi öneriyoruz efendim.

2012 yılında çıkan The Testament of Sherlock Holmes ile kabuk değiştirmeye başlayan uzun soluklu seri, bir önceki yapım Crimes and Punishments ile farklı bir şekilde karşımıza çıkmıştı. Artık karşımızda bir dava değil tam altı farklı dava vardı. The Devil’s Daughter da selefi gibi bu geleneği devam ettiriyor ama artık vereceğimiz kararlar daha hayati önem taşıyor. Bunun nedeni de vereceğimiz kararların beş dava sonrasındaki final davasını etkiliyor olması.

Crimes and Punishments’da olduğu gibi The Devil’s Daughter’ın da sıkıntılarından birisi uzun yükleme ekranları. Mesela, harita üzerinde bir yerden bir yere giderken Sherlock at arabasında oturuyor ve bir kitap okuyor. O esnada bizler de elimizdeki verilere, ipuçlarına bakabiliyoruz. Buraya kadar hoş. Lakin sıkça bir yerden bir yere gitmek zorunda kaldığımız zamanlar da oluyor ve bu sefer yükleme ekranı esnasında bakacak yeni bir belgemiz de bulunmuyor. At arabasının çıkardığı ninni gibi gelen “takır tukur” sesleri eşliğinde Sherlock huzurla kitabını okurken ekran karşısındaki bizlere de kafayı hafifçe yana yatırıp Sherlock’u izlemek dışında yapacak bir şey kalmıyor.

Oyunun bulmacaları tahmin edileceği üzere daha çok insanlarla konuşma ve ipucu bulma üzerine kurulu. Sherlock olarak, etkileşime gireceğimiz insanları analiz ediyor; giyim kuşamından, yara berelerinden karakter tahlilleri yapıyor, onlara sorular soruyoruz. Örneğin Sherlock’un komşusunun taktığı bir kolyeden takıya mı düşkün yoksa bir cemaate mi üye karar verebiliyoruz. Bunun dışında her davada farklı mekânlarda gezinip ipuçlarını araştırıyor ve eksik parçaları buluyoruz. Bunları yaparken Sherlock’un duyu ve hafıza yeteneklerinden de bolca faydalanıyoruz. Ayrıca yeri geldiğinde farklı karakterleri de kontrol etme fırsatı bulacağınızı belirtmek isterim.

Kılık değiştirme olayı The Devil’s Daughter’da da aynen korunmuş. İsterseniz gerekli olduğu zaman veya sadece keyfine Sherlock’un saç stilini değiştirip sakal ekleyebiliyor, elbisesini değiştirebiliyorsunuz. Kapının kilidini açma benzeri mini bulmaca oyunlarını da es geçmemek lazım. Benzer olarak bacadaki kömür islerini temizleme, Britanya’nın en iyi burnuna sahip olan köpek dostumuz Toby ile iz peşine düşme gibi mini oyunlar da mevcut.

Bir davada gerekli ipuçlarını topladıktan sonra sıra geliyor sonuç çıkarma ekranına. Bir nevi Sherlock’un beyni olan bu ekranda kurulan diyaloglar ve toplanan ipuçları arasında bağlantılar oluşturarak nihai hükme ulaşmaya çalışıyoruz. Hüküm verirken topladığımız tüm belgeler, nesneler ve diyaloglar devreye giriyor ve bizlere yol gösteriyor.

Örneğin X kişisi bunu bilerek mi yaptı yoksa bilmeyerek mi şıklarından birisini seçerek davayı bambaşka bir yolda ilerletebiliyoruz. Hükmün sonunda bile bu hükmü uygulama metodu size bırakılıyor. Diyelim bir kişiyi suçlu olarak tespit ettiniz. O suçlunun akıbetini belirlemek tamamen sizin elinizde. Nitekim yapımcılar kaba deyimle kıyak geçmeyi de ihmal etmemiş. Diyelim ki verdiğiniz hükmü beğenmediniz. Bölümün sonunda diğer davaya geçmeden önce oyun size “hükmünüzü değiştirmek ister misiniz” diye soruyor. Yani rahat olun; içinize sinmez ise ikinci bir şansınız var. Lakin bir kere devam et dediniz mi geri dönüşü yok, haberiniz olsun.

Borderlands 2'nin arayüzü, ilk oyununkine göre çok daha sade ve kullanışlı durumda. Silahlarınız, zırhlarınızı hatta bomba modlarınızı bile çok kısa sürede karşılaştırabiliyor; bu sayede zaman kaybetmeden hangisini kullanacağınıza karar verebiliyorsunuz. Yetenek puanlarınızı da daha rahat şekilde dağıtarak, karakterinizi hangi alanlarda güçlendirebileceğinizi seçebiliyorsunuz.

Oyunda geçireceğiniz bir, bir buçuk saatin sonrasında nihayet ilk oyundaki gibi bir araca kavuşuyor ve o andan itibaren görev yerlerine daha hızlı şekilde ulaşabiliyorsunuz. Üstelik hikâyede ilerleyip şehirlere ulaştığınızda, oyunun RPG tarafı çok daha fazla ön plana çıkmaya başlıyor. “Black market” ismi verilen yerlerden senaryoda bahsedilen özel minerallerle alışveriş yapabiliyor ve karakterinize ait normalde olmayan geliştirmeler satın alabiliyorsunuz. Örnek vermek gerekirse normalde 3 bomba taşıyabilirken bunu 4'e çıkartabiliyor ya da silahlarınızın mermi kapasitesini arttırabiliyorsunuz.

Borderlands 2'nin her şeyin ötesinde çok sağlam bir co-op potansiyeli olduğunu söylememiz gerekiyor. Zaten oyunu tek başınıza oynarken, genel havadan aslında co-op olarak çok daha fazla zevkli olabileceğini anlıyorsunuz. Eğer bir arkadaşınız ile oynama şansınız varsa, Borderlands 2 sizin için çok daha güzel olacaktır. Bunun dışında maalesef Gearbox Software oyuna deathmatch gibi modlar eklemedi, bu bir eksi belki; ama co-op modun muhteşemliği bu sorunu az da olsa kapatıyor.

Oyun ses ve müzikler konusunda da oldukça başarılı durumda. Düşmanlarla çarpışmaya başladığınız anda değişen müzikler, boss'larla karşılaştığınızda çok daha epik bir hale dönüşüyor. Bu da oyunun aksiyon bölümlerinin atmosferini oldukça olumlu etkiliyor. Seslendirmeler de oldukça başarılı, hatta oyunun başından itibaren yanınızda olacak “ClapTrap” robotunun seslendirilmesine epey saygı duyacaksınız.

Kariyere başlangıcımız F2 müsabakalarıyla start alıyor. Evet, F1 2019 ile gelen yeniliklerden bir tanesi de oyuna F2 klasmanının eklenmiş olması. Yalnız FIFA serisinde İngiltere’nin alt liglerinden bir takım alıp onunla yükselişe geçen teknik direktör gibi bir his almayı beklemeyin. Kariyer modunda oldukça kısa bir F2 macerasına tabi tutuluyoruz. Kızışan rekabet sırasında birkaç yarım yarıştan aldığımız puanlar bizi F1 takımlarının radarına eklemeyi başartıyor.

Kariyer modunun F2 yarışları sonrasının, genel anlamda F1 2018 ve önceki oyunlarla benzer temellere oturtulduğunu söyleyebilirim. Ne hikmetse tüm F1 takımları bize teklifte bulunuyor. Karakteristik özelliklerimize göre bir takım seçmemiz bekleniyor ve seçeceğimiz takımların da haliyle bazı hedefleri bulunuyor. Benim gibi doğrudan Mercedes takımını seçerseniz, sizden F1 2019 sezonunu en kötü 4. sırada bitirmeniz beklenecektir. Yine benim gibi gaza gelerek F2 sırasında başarılı oldum, bunları da hallederim derseniz, o iş öyle kolay olmuyor, benden söylemesi.

Euro Truck Simulator 2, SCS Software tarafından çıkarılmış olan bir kamyon simülasyonudur. 19 Ekim 2012'de Microsoft Windows için çıkmış olan oyun günümüz Avrupa'sını temel almıştır. 13 Nisan 2013'te Linux, 29 Ocak 2015'te MacOS için yayınlanmıştır. Oyunda Scania, Volvo, MAN, DAF, Iveco, Renault ve Mercedes- Benz olmak üzere 7 adet lisanslı kamyon markası bulunmaktadır. Ayrıca SCS Software'nin oyuncular için yayınladığı güncellemeler ile yeni model çekiciler oyuna dahil edilmekte, oyun dinamikleri daha da geliştirilmektedir. Buna örnek olarak 1.4.8 güncellemesi ile Iveco Stralis Hi-Way, 1.7.0 güncellemesi ile Yeni Volvo FH, 1.14.2 güncellemesi ile de DAF XF Euro 6 ve Mercedes-Benz Actros MP4 çekicileri oyuna dahil edilmiştir. SCS Software blog sitesinden yaptığı açıklamalar ile oyunculara gelecek güncellemelerde ne gibi değişiklikler yapılacağını bildirmektedir. Ayrıca oyuna ek olarak pek çok indirilebilir içerik paketi çıkarılacağı yapılan önemli açıklamalar arasındadır. İlk indirilebilir içerik paketi Doğu Avrupa (Going East!) harita genişletmesidir. Devamında İskandinavya ülkelerini kapsayan (Scandinavia) bir harita genişletme olanağı daha sunulmuştur. Euro Truck Simulator 2 pek çok oyun/inceleme sitesi tarafından Yılın Simülasyonu seçilmiştir. Oyunun Türkiye'de oyuncusu çok fazla olduğu için, önceki oyunlardan farklı olarak Türkçe sürümle çıkmıştır. Ayrıca 19 Nisan 2016'da SCS Software tarafından Turkish Paint Jobs Pack(Türkiye Boya Paketi) eklenmiştir. 5 Aralık 2019'da yayınlanan Road to Black Sea DLC'si ile Romanya ve Bulgaristan'ın yanında Türkiye de Edirne, Tekirdağ ve İstanbul Avrupa Yakası ile 3 şehirle oyuna dahil olmuştur.

Tom Clancy's Rainbow Six Siege, oyuncuların bir anti-terörist birimi olan Rainbow takımından değişik 'operatörler' olarak oynayabileceği Birinci şahıs nişancı türünde bir video oyunudur. Bu operatörlerin değişik uyrukları, ekipmanları, yetenekleri ve işlevleri vardır. Örneğin Twitch adındaki bir operatör düşmanları uzak mesafeden elektrik şoku ile vurabilen bir drone'a sahip olacakken, Smoke, etkilenen bölgelerde bulunan düşmanlara büyük miktarda hasar verebilen zehirli gazlar yerleştirip patlatabilecek. Sonuç olarak, oyun bizlere 'asimetrik' bir yapı sunacak

Payday: Heist ilginç konseptiyle karşımızda: Banka soygunculuğu! Dört kişilik soygun ekibiyle kendi içinde birçok minik göreve bölünmüş ana göreve odaklanmaya çalıştığımız, ilginç ve temeli oldukça Left 4 Dead’e benzeye bir oyun. Tek farkı zombi yerine bol bol polis vurmamız. Görevler birbi rinden ilginç; bir bölümde banka soymaya çalışırken, diğer bölümde hapishaneden adam kaçırmayı deniyorsunuz. Dediğim gibi her görevin kendi içinde bir ilerleyişi var. Banka soyarken önce banka müdürünü buluyorsunuz, o anda ne kadar görevli varsa üzerinize çullanırken hem onlardan sakınıp hem de kısıtlı zaman zarfında kasayı açmayı, parayı çalmayı deniyorsunuz. Elbette ki tek düşman güvenlik görevlileri değil, görevde belli bir süre geçirdikten sonra polis de hemen olay yerine geliyor, binanın ya da hangi bölgedeyseniz onun etrafına keskin nişancılar yerleşiyor, asansör boşluklarından özel tim fırlıyor ya da aynen Modern Warfare 3’teki gibi ağır zırhlı ve kalkanlı tipler üzerinize üzerinize geliyor.
Aynen L4D’de olduğu gibi yere düştüğünüzde bir arkadaşınız sizi ayağa kaldırabiliyor ama L4D’nin aksine gücünüz o kadar çabuk düşmüyor (en azından normal zorluk seviyesinde). Yalnız gene L4D’den farklı olarak oyunda çok ilginç bir seviye atlama özelliği var. Seviye atladıkça karakterinizi üç farklı yetenek sınıfında geliştirebiliyorsunuz. Böylece düzenekler kurma ya da ilk yardım gibi konularda ustalaşabiliyorsunuz. Bunun yanı sıra rehine değiş tokuşu, bir rehineyi kelepçeleyip etkisiz hale getirmek falan güzel detaylar ama insanı garip hissettiriyor. Şunu da belirtmek lazım ki oyunda sivil vurmak eksi puan almanıza neden oluyor ve oyun da sizi buna yönlendirmiyor. Bunlar oyunun iyi yanlarıydı ama mesela grafikler L4D kadar olmasa da idare eder cinsten ki en nihayetinde oyunun fiyatı çok yüksek değil. Eğer takım oyunu oynayarak eğlenceli zaman geçirmek istiyorsanız, mutlaka denemeniz gerekir diyorum.

Oyun tek oyunculu hayatta kalma oyunu, aslında buna ek olarak hayatta kalma ve hiç durmadan kaçmada diyebiliriz. Çünkü diğer oyunlar gibi kendinizi savunamıyorsunuz. İlk olarak gazetecimiz Miles aracıyla terkedilmiş akıl hastanesine yaklaşırken kısa bir tanıtım videosu ile oyun başlıyor. Aracından çıkmadan önce Miles’ın hastane için hazırladığı araştırma dokümanı ile el kamerası ve pillerini aldıktan sonra hastaneye gizliden girmenin yolunu bulmaya çalışacaksınız. Çünkü hastane sizi kapıda kırmızı çiçeklerle karşılamayacak. Zaten hastanenin avlusundan pencerelere bakınca içeride sizi neyin beklediğini az çok tahmin edebileceksiniz. Oyunda gazeteci bir karakteri yönettiğiniz için hastanenin bir çok odasından döküman toplamanız gerekecek, topladığınız dökümanları “TAB” tuşuna basarak görebilir, “N” tuşuna basarak toplayabilir ve “J” tuşuyla topladığınız dökümanları göz atıp okuyabilirsiniz. Dökümanlar bu karanlık, korkutucu ve ıssız hastaneyi araştırırken size vereceği ip uçları ile işinize çok yarayacaktır. Bu bazen hastanede hasta olarak yatan hastaların notları bazen de bir takım tıbbi raporlar olabilir. İşinize yarayacak bir diğer öğe de kameranız. Bir gazetecinin en büyük silahı olan el kamerası hastane içinde gördüğünüz bir takım garip olayları görsel delil olarak saklamanıza yardım edecek. Gece görüşü ise inanın çok işinize yarayacak. Mouse’unuzun sağ tuşuna basarak kameranızı açabilir tekerleğiyle zoom ayarlarını yapabilirsiniz. Kameranız açık iken “F” tuşuna basarak gece görüş sistemine geçebilirsiniz. Oyunda kameranızın pilleri bittiğinde gözünüzü dört açın çünkü FPS tarzı oyunlarda çevreden topladığınız mermiler gibi oyunun sonuna kadar pil toplamanız gerekecek. Zaten oyuna alışınca nerelerden pil toplayacağınıza az çok alışacak kendi elinizle koymuş gibi bulacaksınız.

"Değişik mekanlarda soygun yaparak aksiyona girebilceğiniz güzel grafikleri iyi ses efektleri ilen catışmayı hissediceğiniz güzel akıcı oyun tavsiyem"

Oyuna başladığınızda standart olarak herkes aynı eşit şartlarda başlarsınız. Oyuncuların kıyafetleri kişisel ayarları oyuna etki etmemektedir. Haritaya uçak ile atladıktan sonra kask, zırh, silah, bomba, araç gibi şeyleri bulmak için haritada dip köşe her yere bakmanız gerekmektedir. Silah ve eşyaların bulundukları yerler haritada sabit değildir. Her oyun silahların ve eşyaların yerleri belli düşme oranlarına göre değişkenlik göstermektedir.

Oyundaki harita belirli sürede bir küçülmektedir. Küçülen haritanın alanı güvenli bölgedir ancak diğer kısımda kalan yerler mavi parıltı ile yanmaya başlar. Bu kısımda kalan oyuncuların canları gitmektedir ve sağlık paketleri kullanmak durumunda kalarak güvenli bölgeye geçmeye çalışırlar. Eğer güvenli bölgeye geçemezse ölürler. Bu kural sayesinde büyük haritada kullanıcılar birbirlerine yaklaştırılır ve aksiyon daha da artar. Tüm oyuncular oyuna eşit şartlarda, kelimenin tam manasıyla hiç bir şeyleri olmadan başlarlar; haritanın çeşitli yerlerinde bulunan silah & ekipman ve gereçleri toplayarak tek başlarına hayatta kalma mücadelesi verirler.