LIMBO oynarken asla sıkılmayacağınız mini bir platform oyunu. Oyun mekaniği tamamen yürümek, zıplamak, birşeyleri tutup hareket ettirmek, ve tırmanmak üzerine. Tek yapmanız gereken bulmacaları çözüp haritada ilerlemeye devem edebilmek. Elbette bir hikayesi var fakat oyun bu hikayeyi çok da fazla vermiyor. Koklatıyor resmen hikayeyi. Bence oyunun bu yaklaşımı tam da olması gerektiği gibi. Başımıza ne geliyorsa karı kız sevdasından diyor ve incelemeye devam ediyoruz.

Öncelikle oyunda muhteşem bir atmosfer var. Sanat yönetmenini tebrik etmek lazım. Keza sanat tasarımları oldukça hoş. Siyah, beyaz ve grinin tonlarından oluşan bu oyun sanki renkli olsaymış bu kadar güzel olmazmış gibi. Öyle yedirmişler oyuna bu renk temasını. Ayrıca oyunun yansıtmak istediği o kasvetli havayı da çok iyi geçiriyor oyuncuya.

Bölüm tasarımları tek kelimeyle efsane. Yürüdünüz geçtiniz ve bir kutuyu öylece arkanızda bıraktınız. Hayır dostlarım. Hiçbir şey boş ve sebepsiz değil bu oyunda. O kutuyu gördüysen onunla etkileşime geçmeden bölümü geçemezsin. Gördüğünüz herşeyin, yürüyebildiğiniz her yolun bir sebebi var. Hani filmin başında bir tabanca görünüyorsa, o tabanca mutlaka patlar. Bölüm tasarımları çok eğlenceli bulmacalardan oluşuyor ve sıkılmanıza imkan tanımıyor. Zaten tam sıkılmaya imkan vermeden bir anda bitiveriyor oyun. 5 saatlik muazzam bir deneyim.

Post apokaliptik bir dünyada küçük bir oğlan çocuğu olarak çıktığımız bu zorlu yolculukta beynimizi biraz sınamak, o kasvetli havayı yaşamak, hatta yanınızdaki ile bölümün nasıl geçileceği hakkında kritik yapmak oldukça eğlenceli. INSIDE kadar komplike olmayan, karşınıza düşmanlar çıkarmayan bu oyun chill birkaç saat geçirmek, biraz rahatlamak için iyi bir seçenek. Gamepad ile oynamanızı tavsiye ederim.