Eğer oyunlara değer veren biriyseniz, gidin ne yapıp edip The Witcher 3’ü oynayın!

Daha önce hiç The Witcher oynamadıysanız bile bu oyunu oynayın. Skyrim’den beri kendinizi bırakacak devasa bir oyun evreni arıyorsanız bu oyunu oynayın. RPG, FPS, strateji… Fark etmez. Hangi türü seviyor olursanız olun bu oyunu oynayın. “Grafiklere önem veririm!” diyorsanız bu oyunu oynayın ve muhteşem manzaraların tadını çıkartın. “Önemli olan oynanıştır!” diyorsanız yine oynayın, dağ, tepe, ırmak, ova gezip Nekker avlayın. “Kurgu ve hikaye olmazsa olmaz!” tarafındaysanız düşünmeden alın. Oyun dünyasının en muhteşem kurgularından birine kendinizi bırakın. Oyun oynamayı sevmiyorsanız, yine oynayın, çünkü her güzel şeyin bir başlangıcı vardır.Tabikide oyunda Ciri,Yeneffer ve Triss i unutmayalım hepsinin kendi derin bi hikaye gurgusu varken sadece bu karakterler değil her npc nin kendine özel hikayesini oyun size yansıtmaya çalışmakta ve bu hikayelerde baya güzel.

HEARTS OF STONE

Geralt ın Olgierd von Everec in verdiği görevle bi kaplumbağayı öldürmeye gideriz ve aslında o kurbağanın bi kral olduğunu öğreniriz ama bi sıkıntı vardır kralın adamları bizi yakalarlar ve bizi bi gemide hapis ederler yanımıızdaki adamla konuşurken Ayna Ustası bi anda belirir ve burdan kurtulmak istermisin diyince bizde tabikide evet deriz Ayna ustası ile bi anlaşma yaparız ve ayna ustası yüzümüze bi simge bırakır ve bizden Olgierd von Everec den 3 tane dilek dilemesini ve o dilekleri yapmasını ister anlaşmamız budur bizde anlaşmaya uyarak yapmaya başlarız ilk görev olarak ölmüş olan kardeşini bi gün eğlendirmemizi ister ve tamda o sırada uzun zaman sonra gördüğümüz Shani ile bi düğüne gideriz ve bu olayla birlikte Olgierd von Everec in ölmüş kardeşi bizim vücudumuza girip geceyi eğlenceyle geçirirler ve bu bölümde bir Witcher ın bilinmeyen yüzüü görmüş olucaksınız

von Everec'in ikinci dileğini yerine getirmek için ise kendisine bir 'ev getirmemiz' gerekiyor. Bu evi getirme işi istediğimiz gibi gitmiyor, sonrasında ise hızlı gelişen olaylar ve gizemli bir karakterle tanışmamız sayesinde bir anda kendimizi soygun planı hazırlarken buluyoruz.
GTA V'teki Hesit'lara benzer bir şekilde önce planı belirlememiz ve ekibi toplamamız gerekiyor. Soygunu gerçekleştirebilmek için Geralt ve yukarıda bahsettiğim gizemli karakterin dışında iki kişiye daha ihtiyacımız var. Biri yükseklere rahatça tırmanabilecek bir cambaz, diğeri ise kasayı havaya uçurmak için bir patlayıcı uzmanı. Hem cambaz, hem de patlayıcı uzmanı için ikişer seçeneğimiz bulunuyor. Tabii ki seçtiğimiz kişiyi ekibe dahil edebilmek için önce onlara birer iyilik yapmamız gerekiyor.
Ekibi tamamladıktan sonra ise geriye tekbir şey kalıyor, kasaya ulaşmak ve von Everec'in istediğini almak...

von Everec'in son arzusunu yerine getirmek için ise uzun zaman önce terk ettiği eşini bulmalı ve von Everec'in ona verdiği çiçeği almalıyız.
Oldukça basit gözüken bu dilek, gayet çetrefilli bir işe dönüşüyor ve bir anda kendimizi çok garip yerlerde buluyoruz.Uzun süren bir oynanışın ardından üç dileği de yerine getirip Geralt, von Everec ve Master Mirror üçlüsünü bir kez daha bir araya getiriyoruz. Artık dananın kuyruğu kopuyor ve zaman zaman üzen, zaman zaman ise gayet eğlendiren hikayenin sonuna geliyoruz. Her şeyin nasıl biteceği ise yine bizim kararımıza bağlı oluyor.

Hearts of Stone, Witcher 3'e sadece yeni bir hikaye getirmiyor. Birçok yeni zırh, silah, eşya, küçük aktiviteler, yeni müzikler, yeni yerler, karakterler ve daha da fazlası oyuna dahil oluyor.
Genişleme paketinin sadece hikaye görevlerini yaparsanız oynanış 10 saat civarında sürüyor. Fakat oyuna yeni yan görevlerin, Witcher kontratlarının ve hazine avlarının eklendiğini de düşünürseniz bu 10 saatlik oynanış süresi aslında daha da artıyor.

BLOOD AND WİNE

The Witcher 3'ün ikinci büyük ek paketi ile Geralt'a veda ediyoruz. Oyuna bu gerçeği kabullenerek buruk bir sevinçle başladım. Ana görevler bittiğinde ise sevinç yerini tatmin olmuşluğa bıraktı, ama burukluk baki kaldı.

Blood and Wine bizi bambaşka bir bölgeye taşıyor. Güney Fransa'dan esinlenilmiş bir yerleşim alanı olan, Toussaint Dükalığı'na gidiyoruz. Skellige ile aynı büyüklükte hatta biraz daha büyük bir yer sanırım. Bununla birlikte burası diğer tüm Witcher oyunlarında bulunduğumuz şehirlerden ve bölgelerden bir hayli farklı. Yemyeşil bir bitki örtüsü, insanın içini ısıtan bir güneş, ilk bakışta oldukça huzurlu gözüken bir şehir... Blood and Wine'da sıcak renkler kullanılmış ve pastel tonlar bu havayı desteklemiş. Daha önce bu tip bir atmosferde Witcher oynamadığınızın garantisini veriyorum.

Ana haritadan ve yaşanan seri boyunca gerçekleşen savaşlardan uzak bir bölgede bulunan Toussaint, Wild Hunt'ta gördüğümüz yıkımı teğet geçmeyi başarmış. Dışarıdan bakınca dertsiz tasasız bir yer gibi duruyor, Halkın Geralt'a karşı insani tavırları da ayrı güzel, hatta rahatlatıcı. Velen'de ve Novigrad'da çektiğimiz "pis mutant, kış kış, yürü git" ırkçılığından tamamen sıyrılmak güzel bir his.

Aynı zamanda Witcher kitaplarına en sadık oyun hikayesi bu olmuş. Andrzej Sapkowski'nin 'Gölün Leydisi' kitabında tanıştığımız pek çok karakteri oyunda görüyoruz. Bir sürü eski dosta selam ediyoruz, onlarla yolculuk ediyoruz. Hatta Witcher kontratlarından biri doğrudan kitaptan alınma ve hikayedeki gibi aynı fiyata anlaşırsanız görev sonunda nispeten güçlü bir gümüş kılıç kazanıyorsunuz.

Blood and Wine bize Grandmaster seviyesinde zırhları tanıtıyor. Oyundaki en yüksek seviye zırhlar bunlar olurken bir de yine aynı seviyede olan Manticore Zırhı var. Bu zırh ile nostalji rüzgarına kapılmamak elde değil. Çünkü Geralt'ın Witcher 1'deki kıyafetlerinin birebir aynısı.Zırhları ve kılıçların kabzalarını boyama şansımız var, ama bu seçenek biraz sınırlı. Sadece grandmaster seviyesindeki eşyalar boyanabiliyor. Aynı zamanda Witcher 2'ye de bir gönderme var. Kedi Okulu'nun kapüşonlu zırhı da geri döndü. Artık çok daha gizemli bir Witcher olabilirsiniz.

Mutajenleri araştırma yeniliği sayesinde envanterimizde boş boş duran mutajenler bir işe yarıyor. 12 yeni mutasyon var ve bunlar bize yepyeni oynanış biçimleri, yeni stratejiler sunuyorlar. Witcher 3'ün dövüş sistemini bir nebze tazeliyor. Düşmanı birkaç saniyeliğine dondurmaktan, kritik vurup kendi canımızı tek darbeyle tamamen doldurmaya kadar oynanış tarzını değiştirecek yeni mutasyonlar eklendi.

Harita sayfasını açtığımızda mini harita sağ altta kalmaya devam ediyor. Böylece zoom yapıp durmadan nerede olduğumuzu sürekli olarak takip edebiliyoruz. Yeni Gwent kartları da bu eklentinin son güzel dokunuşu olmuş diyebilirim.

Witcher 3: Wild Hunt ve Hearts of Stone'da eksikliğini hissettiğimiz neredeyse her detaya dokunulmuş. Gerçi Roach hala kafamı duvardan duvara vurmama sebep olacak şekilde hatalara sahip (gökyüzüne ışınlanıp düşüp öldüm). Blood and Wine, ana oyunun üzerine pek çok yenilik katan bir DLC olmuş. Diğer firmaların CDPR'ı örnek alması gerekli.

Blood and Wine, Geralt'a harika bir veda olmuş. Böylesine kalpten bağlı olduğum bir seriye elveda demek üzüyor beni. Blood and Wine, sadece oyun süresi ve hikayesiyle değil, getirdiği pek çok yenilik ve geliştirmeyle bir genişleme paketinden ziyade oyun gibi.

VE BU DLC SİZE BUNALRIN YANINDA EN AZ 30 SAATLİK BİR OYNANIŞ SÜRESİ SUNUYOR EĞER OYUN İNDİRİME FALAN GİRERSE HİÇ KAÇIRMADAN ALIN

ŞİDDETLE TAVSİYE EDERİM