1
Products
reviewed
0
Products
in account

Recent reviews by Jretix

Showing 1-1 of 1 entries
11 people found this review helpful
165.7 hrs on record (149.5 hrs at review time)
Birçok hayatta kalma oyunu oynadım. Zombilerle uğraştım. Açlığa, susuzluğa dayandım. Hayvanlar avladım, odunlar kestim, madenler kazdım. Bu dünyaların birçoğunda yalnızdım, arkamı kollayacak kimsem yoktu. Fakat bu, beni Don't Starve'daki kadar husursuz etmemişti.

Oyuna ilk adımınızı attığınızda survival oyunlarının klasiği olan çalı çırpı toplamayla başlıyorsunuz. Bu size oyunu normal hissettiriyor ama gece olmaya başladığı anda, olayların öyle gelişmediğini anlamaya başlıyorsunuz. İlk düşmanınız olan açlığınızın yanı sıra karanlığın da düşmanınız olduğunu farkettiğinizde, olayların farklı gelişeceğini kavrıyorsunuz. Bunların yanında elle tutulur düşmanların başını örümcekler, köpekler, arılar çekse de dost bildiğiniz beefalolar, domuzlar gibileri de yeri geldiğinde bu düşmanlar arasına katılıyor. Bunların üstesinden gelmeye çalıştığınız sırada bir de gizli düşmanlarınızdan bir diğeri olan aklınız devreye girmekte.

Gerilimlerin bir diğerini yaşatan akıl sağlığınız düştükçe sesler yankılanmaya, renkler solmaya başlıyor. İlerledikçe halüsinasyon görmeye başlıyorsunuz. Deliliğe adım attığınızda ise akıl sağlığınızı toplayana kadar bir de hayali yaratıklarla savaşmak zorunda kalıyorsunuz. Bu sıralarda bir yandan uğraştığınız açlık ve karanlığa; soğuktan donmalar, sıcaktan yanmalar, yıldırım çarpmaları, ıslanmaktan kafayı yemeler devreye giriyor.

Düşmanlar bunlarla sınırlı demek isterdim fakat bunlar sadece bir kısmı. Oyundaki tek gerçek dostlarınızın bir ayaklı sandık ve vızırdayan tüylü bir yaratık olduğunu farkettiğinizde, bu dünyada ne kadar yalnız olduğunuzu anlıyorsunuz.

Dahası mı dostlar? Dahası oyunun bizzat içinde. Emin olabilirsiniz, Don't Starve sadece açlıktan ibaret değil. Maxwell ve Charlie sizi bekliyor.
Posted 24 November, 2017. Last edited 4 July, 2019.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
Showing 1-1 of 1 entries